13 Temmuz 2009 Pazartesi

Gök Bayrağa Selam


Doğu Türkistanda yaşananlara çok uzağız. Ama bildiğim bir şey var ki Çin'in orada Uygur kardeşlerimize uyguladığı bir asimilasyon politikası var. Çeşitli yıldırma ve yok etme faaliyetleri uygulanıyor. Kendi dillerinde eğitim yapan bir üniversiteye sahiplerken birden dilleri yasaklanıyor mesela. Ekonomik olarak geri bırakılıyorlar. Topraklarından çıkan petrol vs. tüm zenginlikler sömürülüyor ve onlara bir faydası olmuyor. Binlerce yıldır yaşadıkları yurtlarının, şehirlerinin, tarihi ve ruhu yok edilmeye çalışılıyor. Binlerce camii kapatılmış ve başka şeylere çevrilmiş. Her yıl binlerce uygur idam ediliyor. Her türlü ötekileştirmeye ve geri bırakılmaya tabi tutuluyorlar. Bizim görmediğimiz ve duymadığımız daha neler var kim bilir?

Tüm bunlar yeni bir şey değil ve yıllardan beri yaşanıyor. Normalde bu yaşananlardan kimsenin haberi olmuyor. Çünkü Çin acımasız olduğu gibi aynı zamanda sansürcü bir zihniyete sahip. Her türlü iletişim imkanı kısıtlı ve haberciler vs. sıkı kontrollere tabi tutuluyorlar. Ancak yakın zamanda yaşananlar gibi büyük çaplı kitlesel olaylar meydana gelince dünyaya duyulabiliyor. Yani Doğu Türkistanda yaşananların; daha doğrusu Çin'in vahşetinin ve zulmünün duyulması için yüzlerce insanın katledilmesi gerekiyor.
Gerçi dünyanın haberi olunca da yapılan bir şey yok. Başka zaman en basitinden hayvan hakları için gündem oluşturan, ortalığı velveleye veren insanlar nedense böyle durumlarda "üç maymun"u oynamayı yada cılız tepkiler vermeyi tercih ediyor.
Herkes kendi çıkarının peşinde ve "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" mantığıyla gayet pragmatist hareket ediyor. Çin'e karşı adamakıllı tepki verecek kimse yok. Devletleri geçtim uluslarası kuruluşlar bile gereken tepkiyi vermekten aciz. Birleşmiş Milletler(UN); üyelerinden biri olan Çin'e sesini çıkarmıyor ve her zaman olduğu gibi çifte standartı işletiyor. Yıldönümü tamda bu günlere denk gelen, Avrupanın göbeğinde ve Birleşmiş Milletlerin güvenli bölge ilan ettiği Srebrenitsa katliamını-soykırımını da hatırlarsak değişen bir şey olmadığını görürüz.
Çin'in de zaten kimseyi dikkate aldığı yok. İnsanlıktan, İnsan haklarından bihaberler.

Ateş düştüğü yeri yakıyor ve olan soydaşlarımız olan Doğu Türkistanlı Uygur kardeşlerimize oluyor. Bizim gibi bireylerin elinden pek bir şey gelmediğinden ve herhangi bir yaptırım gücümüz olmadığından sadece üzülmekle kalıyoruz ve sesimizi duyurabileceğimiz yerlerden Çin'e olan tepkimizi ve Uygur kardeşlerimize olan desteğimizi dile getiriyoruz.

Kendi vatandaşına bile insafı olmayan ve son olaylarla birlikte iyice işi çığırından çıkaran Çin'i kınıyorum. Zaten adi ve ucuz malları gibi kendilerinide pek sevmezdim ama az da olsa bir sempatim vardı onu da hepten kaybettiler.

Devlet yetkililerimizin de bu konularda gerektiği kadar ilgili ve hassas olmalarını ümit ediyorum. En azından konunun uluslarası arena da gümdeme getirilmesi, Çin'in haksız ve acımasız yaptırımlarının gerçek yüzünün gösterilmesi açısından.

Uygur kardeşlerimizin hak ve özgürlüklerini elde etme yolundaki mücadelelerini tüm içtenliğimle destekliyorum. Acılarını yüreğimde hissediyorum. "Üzülmeyin, gevşemeyin, İnanıyorsanız üstünsünüzdür." İnancınızı kaybetmeyin.

Gök bayrağa selam...

Hiç yorum yok:

online